|
|
Başrolde
'hayatın ritmi' atıyor
Sungu Çapan, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Aralık 1999
Nuri
Bilge Ceylan'ın ikinci filmi, yalın biçemi, tekniği ve içtenliğiyle katıksız
bir başyapıt
Baştan belirtmeli, genelde hep
aynı, bildik kamera hareketleri, bildik çerçevelemeler, aynı mızmız öyküler,
aynı yavan sesler ve renklerden ibaret filmlerimiz arasında, Nuri Bilge
Ceylan'ın bugün gösterime giren ikinci uzun eseri 'Mayıs Sıkıntısı', sinemamızda
bugüne dek yapılagelen 'film içinde film' çeşitlemelerinden ayrılan, standart
piyasa işlerinden farklı, bütünüyle ayrıksı duran, yalın, özgün bir başyapıt;
beylik deyişle, sinemamızda yeni bir kilometre taşı.
Son Antalya-Altın Portakal yarışmasında büyük ödülü vermekten nedense
çekinen jürinin, sadece en iyi ikinci film, en iyi yönetmen ve laboratuvar
Altın Portakallarına layık görüp tüm oyuncularına da jüri özel ödülü dağıtarak
başından savdığı 'Mayıs Sıkıntısı', bir kez daha rüzgâr hışırtısı, ağustos
böceği cırcırı apaçık gökyüzünde akan bulutları, yeşil çayırları ve ormanlarıyla
kırsal kesimin güzelim atmosferini beyaz perdeye taşıyor, nerdeyse hayatı
bire bir aktararak. Bu filmde hayatın kendisi var!
Konusu, çocukluğunun ardından çekip gittiği kasabasına film çekmeye dönerek
genel-özel huzuru kaçıran, gündelik sorunlarıyla kuşatılmış herkesin düzenini
bozan, yakınlarını da maddi nedenlerle, zorla filminde oynatan, bağımsı
bir sinemacının (ve yakın çevresindekilerin) öyküsü olarak özetlenebilecek
'Mayıs Sıkıntısı'nın kahramanları, yönetmen (Muzaffer Özdemir), babası,
annesi (Mehmet Emin, Fatma Ceylan), üniversiteyi kazanamamış akrabası
(Mehmet Emin Toprak) ve müzikli ir saat edinmenin hayalini kuran küçük
yeğeni (Muhammet Zımbaoğlu).
'Kameralı
adam'ın dönüşü
Hayatta hep para getirmez işlerle uğraşmış, 40 yaşa merdiven dayamış,
sinemacı oğul- 'kameralı adam', yönetmen N.B. Ceylan'ın ta kendisi aslında,
zaten film de 'N.B. Ceylan'ın itirafları' baştan sona. ('Suçluluk duygusu
veren bazı yanlarının üstüne gitmek istediğinden' bu filmi yaptığını belirtiyor
bir söyleşisinde Ceylan. Yönetmen dediğin de, filmi için kaçınılmaz biçimde
başkalarını kullanan bir bencil, bir narsist değil midir zaten?) Yıllardır
baktığı orman köşesini kadastroculara kaptırmamanın mücadelesini veren,
ağaçlarını orman idaresinden kurtarabilmenin(!) peşindeki, kanun kitaplarına
gömülmüş, 'her mayısta içini sıkıntı basan' toprak ve gönül adamı babası,
komşularıyla da bahçe duvarı anlaşmazlığındadır.
Büyük kentin yolunu tutmuş yaşıtları, yüksek öğrenimlerini sürdürür, ev-bark,
iş-güç sahibi olurken, bir türlü sınavı kazanıp üniversiteye gidemeyen
23 yaşındaki kuzeni de, filmde oynayıp sonrasında da İstanbul'a, yönetmenin
yanına kapağı atmak hayali içinde, zar zor bulduğu fabrikadaki işindin
hemen ayrılıverir. Sorumluluk nedir öğretmen diye, 40 gün kırmadan, cebinde
yumurta taşıyan, yönetmenin 8 yaşındaki yeğeni ya da herkese kol kanat
geren, kocasına 'inatla iş yapmaması' gerektiğini anımsatan, evin temel
direği, anaç ve bilge annesi, taşrayla kent kültürü arasındaki karşıtlıklar
üstüne gelişen filmin zihnimize nakşolunan öeki kanlı-canlı tipleri. Kolayca
unutulmayan 'güzel insan' portreleri çizen N.B. Ceylan, farklı yaşlardan
bu kahramanlarının yan öykücükleriyle örerek, uzun, lirik plan-sekanslarla
nakış gibi işlemiş 'Mayıs Sıkıntısı'nı.
Gerçekle kurmacayı kaynaştırıp birebir 'film içinde film' öyküsüyle örtüştürerek,
çoğunlukla doğaçlamayı yeğleyerek, alabildiğine dingin, yalın, yer yer
naif ve sıcak bir anlatım tutturan, saf-belgesel sinemanın lezzetini duyumsatan
N.B.Ceylan, standart klişelerin çok üstüne çıkan, hayatın ritmini yakalayan,
seyircinin bakışını zenginleştiren, kısacası her zaman rastlanmayan türden
bir film yapmış sonuçta.
Anneye-babaya
güzelleme niteliğinde
Aynı zamanda, anneye-babaya (özellikle babaya) bir güzelleme niteliğindeki,
her karesinin adeta bir sanat fotoğrafına dönüştüğü film, unutulmaz yüzler
ve sahneler içeriyor. N.B. Ceylan'ın sabırla, özenle, bilinçle yaptığı
kişisel sinemasının şimdiki doruğu 'Mayıs Sıkıntısı'. Bittiğinde, yönetmeninin
eline sağlık dedirten ve saf sinema şerefine üç kere sağol sağol çektirten
film, 2 saat süresince kimi çelişkilerin üstüne üstüne gidip (insan-doğa,
taşra-kent, vb.), özel-kamu mülkiyeti çatışmasına değinerek 'paylaşılmayan
sevgilere, unutulmuş geçmişe' yöneliyor ve bunları, alabildiğine saf-doğal
olanın tadına sahip, lirik, içten, duru ve bütünüyle kişisel, özgün bir
sinemayla gerçekleştiriyor.
Fotoğrafları yetişen, genelde her şeyin film konusu edilebileceğine, her
şeyden film yapılabileceğine inanan Ceylan, son 5 yıldır dikkatle, sabırla,
Çanakkale'nin Yenice ilçesinde yaşayan babasıyla annesinin ve yakınlarının
kahramanlarını oluşturduğu 'Koza'yla (1995, siyah beyaz, 20 dak.), ilk
uzun filmi, 'Kasaba'daki (1997, siyah beyaz, 90 dak.ka) belgeselimsi ve
otobiyografikimsi kişisel öyküsüne kaldığı yerden devam ediyor 'Mayıs
Sıkıntısı'nda. 100 bin dolara malederek bu kez sesli ve renkli çektiği
ikinci filmiyle yine hiç ödün vermeksizin kendine özgü, kişisel sinemasını
sürdürüyor, dört dörtlük bağımsız N.B.Ceylan.
Gerçekten birbirinin devamı gibi, aynı konunun çeşitlemeleri sayılabilecek
ve hem birbirini bütünleyen hem de birbirinden ayrı seyredilebilecek bu
kısa 'Koza', uzun 'Kasaba' ve renkli 'Mayıs Sıkıntısı' üçlemesiyle N.B.
Ceylan'ın şimdiden sinema tarihimizde özel bir yer edindiği ileri sürülebilir.
Hatta dünya sinemasında bile, böylesi bir örneğe (aynı temanın farklı
formatlarla, başarıyla anlatılmış 3 varyasyonuna) raslamak olası değil
her zaman.
Eline sağlık Nuri Bilge Ceylan!
Filmin eleştirilecek yanı, cinsellik
boyutunun eksikliği. Cinselliğin, geleneklerin-göreneklerin ağır bastığı
taşrada biraz yoksanmasından kaynaklanıyor bu belki de.
Filmin sıradışı doğallığında, içtenliğinde, çoğu kasabalı olan, amatör
oyuncuların kullanılmasının ve doğaçlamanın da payı var kuşkusuz, İtalyan
ve Yenigerçekçi filmlerindeki gibi. Yuvadan uçan kuş gözüyle ayrılınan
aile sırlarına, paradoksal bakan ve seyircinin belleğine unutulmaz görüntüler
yerleştiren N.B. Ceylan'ın bu evrensel üçlemesine ancak şapka çıkarılıp
alkış tutulabilir bizce.
Senaryosundan kamera çalışmasına, doğal seslere de yer veren müziğinden
yapımcılığına kadar her şeyini N.B. Ceylan'ın üstlendiği 'Mayıs Sıkıntısı',
bir arkadaşın sözcükleriyle, 'Tabiat ana, devlet baba ve zaman üstüne',
kesinlikle kaçırılmayacak bir film özetle. Beylik deyişle, her sinemaseverin
görmesi gereken, kanımca mevsimin en önemli Türk filmlerinden bir N.B.
Ceylan'ın 'Mayıs Sıkıntısı', belki de birincisi. (Bu yazı bu filme duyulan,
katıksız bir hayranlığın ifadesidir.)
|