nbc home  

Radikal

ETKİLENME ZAMAN İSTER
Nuri Bilge Ceylan ile Söyleşi
Necati Sönmez, Radikal Gazetesi, 12 Aralık 1999

Nuri Bilge Ceylan, yönettiği filmlerde izleyiciyi kesif bir duygu bulutunun altın çekiyor. Ceylan'ın en çok etkilendiği filmler, genellikle ilk izleyişte sıkıntı veren ama etkileri zamanla ortaya çıkanlar.

Nuri Bilge Ceylan, yerli yönetmenler içinde kendi tınısını yaratabilmiş ender isimlerden biri. Üstelik yalnızca bir kısa ve iki uzun metrajlı filmle. Fotoğrafçılık geçmişinin birikimini sinemaya aktaran, görsel işçiliğiyle biçimin hakkını verirken seyircisini kesif bir duygu bulutunun altına çeken filmler bunlar. Belli belirsiz hüznü, kristal kadar berrak anlatımı yanında doğaçlama ironisiyle de insana sıcaklık yayan 'Mayıs Sıkıntısı'nın, dünya sinemasının çağdaş ürünleri içinde kendine önemli bir bulacağına inanıyoruz.


'Mayıs Sıkıntısı', insana Mayıs'tan çok bir sonbahar duygusu geçiriyor. Taşra sıkıntısının ve filmdeki hüznün verdiği bir şey, belki de.

Belli duygularla belli mevsimleri özdeşleştirmiş durumdayız. Melankoli, hüzün gibi sanatın kendisine malzeme yapmayı pek sevdiği birtakım duygular sonbaharın görüntüsüyle örtüşüyor gerçekten de. Ama tabi gerçek hayatın böyle bir şablona uyum göstermesi imkânsız. Biraz da bu yüzden, yani mayıs ayının çağrıştırdığı bütün olumlu çağrışımlarla sıkıntı kelimesi arasındaki karşıtlık beni böyle bir isim koymaya yöneltti.

Bu filminde, edebiyat alanındaki en önemli referansının Çehov olduğu ortaya çıktı. Peki, sinemadaki beslenme kaynakların neler?
Sanırım edebiyat ve özellikle de Çehov hayata bakışımda, dolayısıyla sinemamda çok etkili oldu. Neredeyse hiçbir durum, hiçbir duygu yoktur ki bu Çehov'un eserlerinden birinde varolmasın. Bir sahneyi ne kadar başarılı bir şekilde yazdığımı düşünüp kendi kendime böbürlenirken, bir süre sonra bunu bir Çehov hikâyesinden esinlenerek yazdığımı fark edip kendimi suçüstü yakaladığım çok olmuştur. Sinemada beni en çok etkileyen yönetmenler ise genellikle ilk seyredişimde çok sıkıldığım, yarısında çıktığım ya da ne olduğunu anlamadığım filmlerin yönetmenleri arasından çıktı. Bu filmler başlangıçta bana fazla bir şey söylemediler ama etkileri zamanla ortaya çıktı, nasıl olduğunu anlamadan ağır ağır ruhuma sızdılar ve orada kalıcı, derin etkilere neden oldular. Mesela Tarkovski'nin 'Ayna' filmi. Artık ne zaman kendimi umutsuz ve kırık hissetsem bu filmi bir kez daha seyretmem yeter. Kendimi onarırım. Tarkovski'den başka, Ozu, Bresson, Bergman, Antonioni var. Ozu ve Bresson'un dünyası daha spesifiktir, dolayısıyla içine girmek daha zordur ve biraz zaman ister. Ama bir kez girince de artık çıkmak imkânsızdır. Yenilerden Tsai Ming Liang ve Kiarostami ilgimi çekiyor.

'Koza'da da bir Tarkovski tadı vardı.
Olabilir.

Bir Dogme filmi çekmeyi düşünür müydün?
Hayır. Dogme'nin ortaya çıkış gerekçelerine katılıyorum, ama kurallarını anlamsız ve zorlama buluyorum.

Godard, 1960'larda "Sessiz sinemanın sinemaya kazandırdıklarının çoğunu yitirdik ve ancak şimdi bu kazanımlar yeniden keşfedilmeye çalışılıyor, yalınlığa dönülüyor" demişti. Bu hususta siz ne düşünüyorsunuz?
İçinde yaşadığımız kaotik ortamda sadelikten başka sığınak göremiyorum. Dogme'nin çıkışının kaynağı da bu değil mi? Giderek çığrından çıkan, süratlenen, dayanılmaz hale gelen bir tempoya, reklamlara, kliplere ve Hollywood klişelerine duyulan bir tepki.