nbc home  

 

Mayıs sevinci

Can Barslan, Radikal Gazetesi, 20 Aralık 1999


Küba sineması, Brezilya sineması, Makedonya ya da Kamboçya sineması. Sinema günlerinde ya da herhangi bir festivalde karşılaştığımızda açlıkla izlediğimiz 'ülke sinemaları'. Sanki ansiklopedi karıştırır gibi veya hiç bilmediğimiz topraklarda kendilerine ait yaşamları sürdüren insanları tanıtan belgesel bir programı seyreder gibi su içercesine izlediğimiz ülke sinemaları. O, artık 'kankası' olduğumuz Hollywood ya da Avrupa sineması üzerine bu tür ülke sinemaları, boğulmadan hemen önce çıktığımız hamamlar sonrası içilen bir şişe soğuk sade gazoz serinliği sanki.

Eğer bir Türkiye sinemasından söz edilecek olursa işte baş köşede kim oturuyor belli: 'Mayıs Sıkıntısı'. Ve kuşkusuz devamı gelecek.

Bu ülke yüreğinin ta içindeki bir yerden gelip karşımıza çıkan bir film 'Mayıs Sıkıntısı'. Şimdiye kadar yapılan, 'ne kadar bizden ve ne kadar da tanıdık' tartışmaları üzerinde bir kez daha düşünmeye davet ediyor bizi.

İşte en tanıdık, en bizden ve en içten bir film. Her karesi ve her ayrıntısı kalbimize birer duygu damlası olarak düşüyor. Her saf gülümseme, her naif konuşma ve her bir şive vurgusu küçük coşku patlamaları yaratıyor. İşte benim dedem, işte çocukken gittiği köyde yaşayan uzak akrabam bir yaşlı teyze. Şu rüzgarın sesi ve üzerine kireç lekeleri düşmüş şu tuğla ahır ne kadar da tanıdık. Kesinlikle anlatılamaz, gidip görmek gerekir. Ömrünün bir döneminde bile olsun bu atmosferi solumayan, betona ve kükürtdiokside tutsak, yaşamı sadece elektronik müzik ve karanlıkta akıp giden laser ışık oyunlarında görenlere ya da para kazanmak için bin takla atarak çocukluğundan uzaklaşanlara anlatılamaz, görmeleri gerekir.

'Mayıs Sıkıntısı', son derece özenli ve profesyonel bir çalışmayla sonuna kadar amatör bir ruhun ortaklaşa zaferi. Ve kendilerini büyük meseleler anlatıyormuş gibi gösterip, yetersiz ve özenti filmlerini medya gazıyla şişirenlere de en yukarıdan alaycı bir gülümseme..

Ve acı; bunlar elli salonda birden gösterime girerlerken 'Mayıs Sıkıntısı' sadece üç sinema salonu bulabiliyor. Bu da Türkiye'ye dayatılan ve bitmesini umduğumuz son dönem sanal gerçeklerden biri olsa gerek.