nbc home  


Doğanın ve insanın şiiri

Mayıs Sıkıntısı, gerçek toprak ve kır insanlarını, büyük kentten uzak, yaşamlarını halâ doğanın ritmiyle düzenleyenlerin öyküsünü anlatan bir film.. Ve kesinlikle, hafif film sevenlere
göre değil.

Atilla Dorsay, Sabah Gazetesi, 10 Aralık 1999

Amerikan sinemasının çok parlak, cilalı ve kusursuz ambalajlanmış yapımlarına karşı çeşitli ulusal sinemalardan alternatif sesler çıkıyor. Belki cılız, ama kişilikli ve önemli sesler. Son zamanlarda dünyada sayısız ödül toplayan İran sineması ve onun çağdaş efsanesi Abbas Kiarostami filmleri gibi.

"Mayıs Sıkıntısı"nı izlerken Abbas'ın sinemasını anmamak olanaksız... Ancak, sanayiin, ticari kaygıların, piyasa kurallarının tümüyle dışında kalarak, bir zenaatkâr gibi inatla ve sabırla kendi sinemasını oluşturan Nuri Bilge Ceylan'ın çabası, yine de son derece özgün.

Gerçek Öykü

Çok kabaca, ilk filmi "Kasaba"nın çekim öyküsünü ve kendi ailesini o film için nasıl ikna edip kamera karşısına geçirdiğini anlatıyor Ceylan. Öz anne-babasının kişiliğinde gerçek toprak ve kır insanlarını, büyük kentten uzak, yaşamlarını halâ doğanın ritmiyle düzenleyenlerin öyküsünü anlatıyor. Onların yanıbaşına, küçüklükten eri sinema tutkusuyla yanan Muzaffer'i (yani kendisini), bir baltaya sap olamamış Saffet'i ve onun gerçek ailesini, ailenin değişik yaşlardaki bireylerini, konu-komşuyu da katarak.

Nedir ortaya çıkan? Sinema-Gerçek ekolünün yenilenmesi mi? Belgeselliğin ağır bastığı bir çaba mı? Geçmiş veya gelecek zamanı değil, geçen zamanı ve onun gerçek temposunu yakalama çabası mı? Bir Robert Bresson minimalizmine ve onun yalnızca amatör oyuncular kullanma ilkelerine dönüş mü?

Çağdaş Bir Filozof

Kuşkusuz hepsi birden. Bir Marcel Proust titizliğiyle zaman kavramı üzerinde düşünüyor Ceylan. Yaşlı babanın 50 yıldır gözü gibi baktığı ağaçların devletin yanlış arazi politikalarına kurban gitme tehlikesiyle çevreicliğe, sinema yapma deneyiminin içerdiği kaçınılmaz yapaylık ögeleriyle de, o temel yaşam-sanat çelişkisine değiniyor. Alçakgönüllü, ama bilinçli bir çağdaş filozof tavrıyla. Duru, yalın, filmin adandığı Çehov'un ritmini yakalayan, özgün ve özgür bir sinema. Kuşkusuz sinemayı yalnız aksiyon ve komedilerden ibaret sayanlara göre de değil.