nbc home  


MAYIS SIKINTISI

Sinefil


Sinema sanatı günümüzde çok fazla getirisi olduğundan "seyircisini" en çok önemseyen, kendisini ona göre şekillendiren salt kar amaçlı bir sanat haline gelmiş durumda. Bunun bayraktarlığını da, en büyük ihracat kalemi sinema olan (işin ciddiyetini düşünün) ABD ve onun sinemasının kalbi olan Hollywood yapıyor. Ve bugün dünyada çekilen yüz filmin doksan beşi "mainstream" sinema ürünü. Bunların dışında kalan beş filmi ise, mainstream'e tepki duyan sinema gönüllüsü yönetmenlerin çektiği minimal filmler oluşturuyor. Bu minimalizm filmin bütçesinden, oyunculara ve dahi kameranın hareketlerine bile işlemiş bir tarz bütününe verilen addır. Bu sinemanın sinema tarihindeki en büyük ustası, adı minimalizm ile anılan (ve maalesef geçen yılın sonunda kaybettiğimiz), benim tüm zamanlarda en sevdiğim beş yönetmenden biri olan Robert Bresson ve "sıfır" kamera hareketi ile film çeken, çok büyük Yasujiro Ozu'dur. Son yıllarda İranlı usta Abbas Kiarostami ve artık Nuri Bilge Ceylan da bu sinemanın 90'lı yıllardaki en ciddi ve kayda değer örneklerini veriyorlar.

Nuri Bilge Ceylan dört yıl önce "Kasaba" ile orta karar bir minimal film imzalamış, ancak senaryosu çok ciddi zaaflar taşıyan ve kendisi dahil iki kişi olarak çektiği bu filmle (fotoğrafçılıktan gelmenin etkisiyle) ne kadar iyi bir "görüntü yaratma" ustası olduğunu kanıtlamıştı. "Mayıs Sıkıntısı" ile bu kez senaryodaki zaaflarını da aşmış ve ortaya çıkan sonuç: Türk sinemasının 90'lardaki en iyi filmi.

Muzaffer (Muzaffer Özdemir) bir film çekmek üzere memleketi Yenice'ye (Çanakkale) gelir ve ailesinin yanına yerleşir. Mekan seçimi için kasabayı gezmeye ve küçük video kamerasıyla bir takım belirlemeler yapmaya başlar. Babası Emin (Ceylan'ın da babası olan Mehmet Emin Ceylan) ise yıllardır gözü gibi baktığı geniş arazilerin, devletçe istimlakını önlemek amacıyla kanun ve içtihatların arasında kaybolmuştur. Film, Muzaffer'in filminin yapımı ve Emin'in verdiği savaş ile birlikte gelişim gösterir.

Nuri Bilge Ceylan her şeyden önce çok iyi bir yönetmen. Film sanatının en temel unsurları olan çerçeve yaratma, oyuncu yönetimi, kurgu gibi aşamalara çok hakim ve bu konularda çok başarılı. Özellikle tamamı amatör oyuncularla çektiği onca uzun planın, nasıl aksaklık olmaksızın yürüyebileceğine şaşıyor ve ilk olarak oyuncu yönetimindeki başarısına şapka çıkarıyorsunuz. Yarattığı çerçeveler ve kurduğu atmosfer her plan ile birlikte insanı daha çok büyülüyor. O dinginlik, o huzur ortamı, o sessizlik giderek "durama" hakim oluyor ve kaplumbağa hızıyla ilerleyen film, insanı sarmalıyor ki "memleketimden insan manzaraları" filmleri çeken Ceylan, araya koyduğu Çehov-vari durgunluklarla filmin ritmini de çok iyi ayarlıyor ve herhangi bir aksamaya rastlayamıyorsunuz.

Tamamı birden Antalya'da özel ödüle -haklı olarak- layık görülen amatör oyuncu kadrosunun her biri birbirinden iyi oyunlar çıkarırken, baba rolündeki Mehmet Emin Ceylan inanılmaz başarılı, onu ayrıca belirtmek istiyorum. Amatör oyuncularla çalışmak, profesyonellere nazaran daha zor ve risklidir. Akraba olan amatörlerle çalışmak ise, yabancı olan amatörlere göre çok daha zordur. Heyhat! Filmde bu zorlukların uzantısı olan tek bir aksama bile yok.
Nuri Bilge Ceylan bu filminde "Kasaba"dan farklı olarak diyaloglara bir de "humor" duygusunu eklemiş ve bu unsur da filme çok şey katıyor. "Kasaba" da Çehov'un etkisini bariz biçimde taşıyan diyaloglar biraz fazla "edebi" iken burada o problem de halledilmiş. Bu zaafları görüp düzeltmesi de Ceylan'ın ne kadar iyi ve zihni açık bir yönetmen olduğunun kanıtı.

Filmin tek zaafı olarak teknik yetersizliği gösterilebilir. Keşke 1 milyon dolarım olsa da Ceylan'a verebilsem. Eminim öyle bir imkan ile Ceylan'ın sineması herhangi bir arıza göstermeyeceği gibi, tarihinde evrensel ölçütlerde tek bir başyapıtı olmayan Türk sinemasının bu eksikliğine bile giderirdi. Ama Ceylan bu şartlarla bile olağanüstü bir başarı gösterip, böyle bir film çıkarabilmiş. Helal olsun.

Ancak o kadar imkansızlıkta Muzaffer'in manzara seyrettiği ve yavaş çekilmiş syle bir planı niye çekti Ceylan bilmiyorum, ama o planda oyuncu olmasa çok daha iyi olurdu bence.
Sonuçta kanaatimi yinelemek isterim: 70'lerin en iyi Türk filmi "Sürü", 80'lerinki "Yol" idi. 90'larınki de "Mayıs Sıkıntısı"dır. Lütfen hakettiği ilgi ve sevgiyi ondan esirgemeyin.(****)