nbc home  

 

Akşamlık

AYRINTILARIN SÜKÛNETİNDE İNSANLAR GİZLİ
Filiz Özdem, Akşam-lık, 3 Ocak 2003

Anlattığı hikâye ister kentte, ister kasabada isterse başka herhangi bir yerde geçsin, Nuri Bilge Ceylan insanı “kuran” ayrıntıları anlatmaya devam ediyor; mekân bahane. Konusu İstanbul’da geçen yeni filmi Uzak, görüntünün ve ayrıntıların sükûnetinde insan ruhunu ustaca yansıtan bir çalışma.

Nuri Bilge Ceylan, Kasaba ve Mayıs Sıkıntısı’ndan sonra üçüncü filmi Uzak’la izleyicilerle buluştu. Ayrıntıların sükûnetini seven bir yönetmen olarak onun sineması / üslubu izleyicide ya tutkunluk yaratacak ya da ilgi alanına girmeyecek türden. Ceylan’ın sineması atmosfer üstüne kurulu. Belki de fotoğrafçılık geçmişi, onun anlatacağı hikâyeye en az sözle yaklaşmasına neden oluyor; hikâye söze değil görüntüye akıyor ve Ceylan bunda çok başarılı. Kamerasını sabitlediği kimi ayrıntılar izleyeni derinden etkiliyor.

İstanbul’da reklam fotoğrafçılığı yaparak hayatını sürdüren Mahmut (Muzaffer Özdemir), karısından ayrılmış, atölye olarak da kullandığı evinde bir başına yaşayan, yalnızlığı seçmiş bir adamdır. Yetenekli olduğu alanlar olan fotoğrafçılık ve sinemaya inancını yitirmiştir. Düzene tepki duymakla birlikte onun çarkları arasında öğütülmekten de kendini alamamıştır. Zaten takıntılı olan kişiliği, tek kişilik yaşamaya alışmış ve boşvermiş bir çizgiyle birleşince iyice yabancılaşmış ve yalnızlaşmış halde, bir rutin içinde kozasında hayatını sürdürür. Gençlik fotoğraflarındaki hayat dolu ve güleç adamın yerini bezgin ve vazgeçmiş bir adam almıştır çoktan. Bir gün, iş bulmak, yeni bir hayat kurmak umuduyla İstanbul’a gelen memleketlisi Yusuf’un (Mehmet Emin Toprak), evinin kapısına dayanmasıyla ve uzayan misafirliğiyle, tahammülsüzlüğü sınırlarını zorlar.

Görüntünün ve ayrıntıların sükûnetinde insan ruhunu ustaca yansıtan Ceylan’ın Uzak’ında, Mahmut’un Yusuf’a çektiği “hem kelsiniz hem fodul, bu halinizle gelip her açıdan kenti kirletiyorsunuz” mealine gelen nutuk, filmde yapıştırma duran tek “uzak” ve izleyende keşke olmasaymış duygusu uyandıran, Ceylan’ın sinemasının sahiciliğini, derinliğini ve ruhunu zedeleyen yüzeysel bir bölümdü. Ceylan “durum”ları zaten öyle ustalıkla görüntülerde yansıtıyor ki bazen söze bile gerek kalmıyor.

Hayranı olduğu Tarkovski gibi, filmlerinde ışığın ve rengin büyüsünü yakalayan Ceylan, Uzak’la Antalya Film Festivali’nde film, senaryo ve yönetmen dalında üç büyük ödül aldı. Ankara Film Festivali’nde yağan ödüllerse acı biçimde noktalardı. Yönetmenin her filminde oynayan genç oyuncu Mehmet Emin Toprak festival dönüşü trafik kazasında hayatını kaybetti.

Kar altındaki İstanbul’da çekilen Uzak’a kar ve beyaz; saflık, soğukluk, temizlik, yalnızlık, uzaklık, ölüm çağrışımlarıyla simgesel olarak katkıda bulunmuş. Oyuncular doğal, içten ve yalın yorumlarıyla Ceylan sineması için biçilmiş kaftanlar. Mayıs Sıkıntısı’ndaki yorumuyla Muzaffer Özdemir öyle bir portre çiziyordu ki izleyenin onu ister istemez Nuri Bilge Ceylan’ın ta kendisi sanası geliyordu. Bu sanı hâlâ sürüyor. Anlattığı hikâye ister kentte, ister kasabada isterse başka herhangi ir yerde geçsin, Ceylan her daim insanı kuran ayrıntıları anlatmaya devam ediyor; mekân bahane.

Rıhtımdaki yan yatmış karla kaplı gemi, kameraya yakın duruşlarıyla bir yerlerden sarkan, havada asılıkalmış izlenimi veren kar tutmuş demir objeler, çağrışımları açısından etkileyici simgelerdi. Mahmut’un mutfaktaki fareyi yakalamak için kapı girişine serdiği ve üstünden dikkatle geçtiği tutkallı banda fare en sonunda yapışınca, Yusuf’un onu canlı canlı bir poşetin içine koyup çöpe attığı, tam gidecekken kedilerin çöpün başına üşüştüğünü fark edince onları kovalaması, torbayı kaptığı gibi duvara vurarak fareyi öldürüp gönül rahatlığıyla çöpe bırakışı insanın içine işleyen sahnelerdendi. Mahmut ile Yusuf arasındaki kişilik geriliminin de belki en özlü ifadesiydi. Mahmut’la temsil edilen, müdahalesiz biçimde hayat denen akışa kendini anlamsızca ve yılgınlıkla teslim ediş, Yusuf tarafına geçildiğinde madalyonun öteki yanı olarak okunuyordu.

Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi, Türkiye sinemasının yüz akı olarak, her filminden sonra, şimdi ne yapacak diye merakla beklettiren bir yönetmen.