|
Altyazı HAMİL-İ
FİLM YAKINIMDIR Nasıl da filmlere kapılarak yaşıyoruz
–en azından bazılarımız? Gönül rahatlığıyla filmlerin ‘ancak filmlerde
olur’luklarına bırakabiliyoruz kendimizi. Gereklilikleri ve gerçekçiliği
fırlatıp bir kenara atıyoruz; üstümüzden bir yük kalkıyor. Hafifliyoruz.
Çocukluk neşesine çocuksuluğu sineye çekerek geri dönüyoruz. Patlamalarla,
kovalamacalarla dolu filmlerden çıkıp sokaklarda nefessiz kalana dek koşmak
istiyoruz –bazılarımız koşuyoruz. Filmlerde dilimiz tutuluyor; sinemadan
çıkınca, ömrümüzün geri kalanında konuşmama kararı alıyoruz- bazılarımız
uzun süre konuşmuyoruz. Yolda yürürken yanımızdan geçenlerle, aniden bir
iki muammanın sırrına erebileceğimiz konuşmalar yapıp yeniden önümüze
dönerek, hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edebileceğimizi varsayıyoruz.
Kalabalık bir otobüste oturduğumuz yerden kalkıp şarkı söylemeye başlasak,
otobüsün koridorundaki kalabalığın kenarlara çekilip şarkımızı dinlemeye
koyulacağına, nakaratlarda bizi yalnız bırakmayacağına inanıyoruz. Bazılarımız.
Yağmurlu bir akşamda önümüze gelen ilk sokak lambasının etrafında dans
etmeye başlasak, step yapmaktaki ustalığımızın farkına varacağımızı, farkına
vardıracağımızı içimizden içimizden biliyoruz. Önemli bir toplantıda son
cümlemizi söylerken, gaipten gelen fon müziğinin kapanışında vurmalılara
geçildiğini duyuyor, ortalığın alkıştan inlediğini, konuşmamızı ziller
eşliğinde tamamladığımızı sanıyoruz. Kavga ettiğimiz arkadaşımıza, aslında,
eski bir filmde gördüğümüz arkadaşlararası yakınlık dozunu tutturamadığı
için kızdığımızı neden sonra ansızın fark ediyoruz. Demek ki bu doz da
tutturulabiliyormuş, diye düşünüyor, kendimize bir kez daha hak veriyoruz.
Bir sabah uyanınca, unutamadığımız bir filmde kendisine hayran kaldığımız
aktör gibi giyinmeye başlamaya ama bunu çevremize fazla da belli etmemeye
karar veriyor, bizi ona benzetenlere şaşkınlık dolu bir ifade takınarak
teşekkür ediyoruz. Evet, yapıyoruz. Üstelik, tüm bunları düşünmenin sıradanlığının
bilincinde olduğumuz halde böyle düşünmekten vazgeçmiyor, gerçekçilikten
uzaklaşabilmekle gurur duyanların kardeşliğini ilan ediyoruz. Bilinçsizce
cazibesine kapıldığımız bazı filmlerin etkisi ise çok belirsiz, dağınık
ve dile gelmez oluyor; bazı filmlerin içimize işlediklerinin uzun süre
ayırdına varamıyoruz. İşte bu filmler de –tıpkı gönüllü kapıldıklarımız
gibi- hayatımıza nüfuz ediyor, hatta gerçekçiliğe ihtiyaç bırakmayan inancımıza
dayanak olabiliyor. |