nbc home  

 

Finansal Forum

KENTTEN UZAK KENDİNDEN UZAK..!
Pelin Özdoğru, Finansal Forum Gazetesi, 28 Aralık 2002

Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi ‘Uzak’, yönetmenin önceki filmleri gibi kendi atmosferi ve sinema diline sahip bir yapım. Ceylan bu kez kentli insanın yabancılaşmasını konu ediniyor.

Nuri Bilge Ceylan, 40’lı yaşlarının başlarında bir “yalnız” sinemacı. Yalnız çünkü o bir auteur; yani senaryosu, yönetimi, kamera kullanımıyla filmlerini neredeyse tek başına yaratan bir sinemacı. Bir elin parmakları kadar bir ekiple çalışmayı seviyor, böyle daha verimli olacağına inanıyor ve sonuçlarını görüyoruz ki bu konuda haklı belki de…

Kısa filmi “Koza” ile tanınmaya başlanan sinemacı, siyah-beyaz olarak çektiği ilk uzun metrajı “Kasaba” ile sinema dünyasına adını büyük harflerle yazdırdı. Ardından gelen bu kez renkli sinemayı denediği “Mayıs Sıkıntısı” ülkemizi de aşarak yurt dışında sinema çevrelerinde de saygın bir yer edinmesini sağladı. Dünya çapında festivallerden bir çok ödülle dönen Nuri Bilge Ceylan filmleri aslında oldukça düşük bütçelerle çekilen yapımlardı.

Ceylan filmlerinde, mekan olarak kendi evini, aksesuar olarak kendi arabasını, koltuğunu, oyuncu olarak da kendi ailesini, yakın dostlarını kullanan bir sinemacı. Etkilendiği sinema ustalarının –Uzakdoğulu sinemacılar başta olmak üzere- minimalist sinema dilini kendi atmosferine yerleştirmeyi başarmış bir sinema adamı. Ceylan’ın bir başka yönü de profesyonel fotoğrafçı olmasının getirdiği vizörden bakmayı bilen gözü. Estetik ve dengeli görüntüleri yakalamayı bilmesi onun yönetmenliğine bir de görsel yönetmenliği ekliyor ve böylelikle sineması “tadından yenmez” duruma geliyor!

Antalya’da Altın Portakal’ları ve Ankara Film Festivali’nde de ödülleri toplayan filmin ödüllü oyuncusu Mehmet Emin Toprak’ı filmin ardından bir trafik kazasında kaybettik. Kişiliğindeki samimiyeti rollerine yansıtan Toprak, Ceylan’ın kuzeniydi ve giderek yükselen bir oyunculuk grafiği çiziyordu. Çekimler sırasında geldiği İstanbul, ne yazık ki tıpkı filmdeki gibi ona kötü yüzünü göstermiş. Saldırıya uğrayıp cep telefonunun çalınması, çekimde kullandığı yıpranmış giysilerle Nuri Belge’nin arabasında ruhsatsız yakalanıp polise derdini anlatamadan bir geceyi trans-seksüellerle nezarethanede geçirmesi gibi.

‘Kasaba’dan indim şehire!

Nuri Bilge Ceylan’ın önceki filmleri Çanakkale’de kendi kasabasında geçerken “Uzak” filminin konusu kente “inmiş”. Bu kent, yönetmenin yaşadığı kent olan İstanbul elbette. Ceylan’ın yaptığı kendi bildiği hayatları, çevreleri anlatmak. “Kasaba”, “Mayıs Sıkıntısı” ve “Uzak” bir üçleme sayılıyor. Tüm önemli yönetmenler gibi Ceylan sinemasından da bir üçleme beklenirdi zaten! Bu durumda “Uzak” üçlemenin son halkası ve artık kasabadaki birincil derece ve samimi ilişkilerden kopup kentin yabancılaştırıcı ortamına götürüyor bizi.

Kasabasından kalkıp büyük gemilerde çalışmak ve dünyayı görmek amacıyla büyük kente gelen genç Yusuf (Mehmet Emin Toprak), daha önceden kente yerleşmiş olan akrabası Mahmut’un (Muzaffer Özdemir) evine yerleşir. Bu konaklamanın bir hafta kadar süreceğini söyleyerek gelmiştir fakat iş bulması geciktikçe Mahmut evindeki bu istenmeyen konuktan rahatsızlık duymaya başlar. Mahmut bir fotoğrafçıdır fakat artık sanatsal çekimlere ilgisini kaybetmiştir ve reklam fotoğrafçılığı ile geçirmektedir. Büyük kentin koşulları, çarkları arasında onun estetik ve insani yanlarını öğütmüştür. Bu yüzden taşralılığın tüm naifliklerini kişiliğinde barındıran akrabası Yusuf’a tahammülü gün geçtikçe azalmaktadır.

“Uzak” geçen hafta ticari gösterime girdi. Fakat –ne ilginçtir ki- aynı hafta vizyona giren “Yüzüklerin Efendisi - İki Kule”nin yalnızca İstanbul’da 55, Türkiye genelinde 184 salon bulduğu ülkemizde 3’ü İstanbul’da olmak üzere yalnız 5 salon bulabildi. Elbette çok şaşırtıcı bir durum değil bu. Sinemanın büyük bir endüstri olduğu ve salonların para kazanması gerçekliği bir yanımızda duruyor. Fakat diğer yanımızda da sinemanın sanat olan yanı ve bu güzel duyarlılığı hala taşıyanların beklentileri var. Söz konusu olan da ülkemizden çıkan ve gelecek yıllara kalacak yapıtlara imza atan bir sinemacı olunca bu sitemde bulunmamak elimde değil.

Televole çağında bir mola

Nuri Bilge işini -değil- sanatını neden iyi yapıyor? Yüzlerce sözcükle, sinema kuramlarıyla, sanat kriterleriyle açıklamaya çalışılabilir bu. Onun hakkında bir çok söz söyleyenin de yaptığı bu çoğu zaman. Yanıtsa, aslında çok basit bir gerçeklik; tıpkı Budist ustanın çırağına öğütlediği gibi, “her şeyi öğren ama sonra hepsini unutup baştan başla”. Nuri Bilge, sinemayı, sinemacılığı çok iyi biliyor. Ustalarından aldığı dersine iyi çalışmış bir çırak. Ve sonra tüm öğrendiklerini unutmuş -ama özümsemiş- olarak kendi bildiği şeyleri anlatıyor. Aslında sırrı bu, bir sır sayılabilirse.

“Kasaba”daki küçük kasabaya sıkışmış genç adam, “Mayıs Sıkıntısı”ndaki kente yerleştikten sonra kasabasına film çekmeye dönen biraz agresif, biraz dışarıya kapalı ve duyarlı yönetmen, “Uzak”taki reklam fotoğrafçılığı ile geçinen kentli olduktan sonra yabancılaşan ve içindeki kasabalı naif gencin arayışına düşen fotoğrafçı, hepsi alter egosundan parçalar. En azından hepsi çok iyi bildiği dünyalar. Bunların üzerine fotoğrafçılıktan gelme görüntü üzerindeki egemenliği de eklenince filmleri kendisinin asla jeneriğe koymadığı cümleyi kendiliğinden ekliyorlar: Bu bir Nuri Bilge Ceylan filmidir!

Televole çağında Nuri Bilge’nin adını zikretmek, sanat sinemasına dair bir şeylerden haberdar olmak anlamına geliyor kimi dost meclislerinde. Siz; bol aksiyonlu, takip edilmesi zor bir hız ve gürültüyle akan filmlerden yorulanlar ya da bir mola vermek isteyenler! Bu filmi görmelisiniz. Kesinlikle yorucu ya da sıkıcı bir seyirlik olmadığını, değişik bir tad alacağınızı, hayata ve sinemaya dair yeni bir bakış kazanacağınızı bilerek gidin.