|
|
ISSIZLIK
YOLLARI KESTİ
Serkan Kafalı, Haber Türk Gazetesi, 27 Aralık 2002
‘Gözleri
yüzünün tenha bir köşesine çekilmiş’ Cemal Süreya
Nuri Bilge Ceylan’ın kıvamlı ama
donuk olmayan bir atmosferde ilerleyen filmi “Uzak”, Yusuf’un (Mehmet
Emin Toprak) kar altındaki köyünden ayrılıp, kar altındaki İstanbul’a,
şehre yıllar önce gelmiş ve oraya tutunabilmiş akrabası Mahmut’un (Muzaffer
Özdemir) yanına gelmesiyle başlıyor. Yusuf’un cahilce bir iyimserlikle
kolayca halledeceğine inandığı gemilerde iş bulma hayali, limana ilk gittiğinde
gördüğü yan yatmış ve kıyıya vurmuş gemi gibi kısa sürede “yatar”.
Mahmut ise kentte kendine bir yer açmıştır ama Yusuf’un filmin girişinde
ayrıldığı karlar basmış köyün, kentin göbeğine yerleşmiş sureti gibidir
çokça; onu dışarıya bağlayan yollar büsbütün kapanmamıştır ama zorludur
o yollara düşmek. Kentlidir ama taşra sesiyle konuşur hala, kente eklemlenmiştir
ama o ek yeri gayet görünürdür, bir huzursuzluk hissettirir kendini için
için; evinde varlığı ve yeri bilinen ama bir türlü ele geçmeyen fare gibi.
Yusuf’la gayet bariz benzerlikleri de vardır bir taraftan; Yusuf ilgilendiği
kızı Taksim parkında bir çalının arkasına saklanarak izlerken, Mahmut
ülkeden ayrılan eski karısını (Zühal Gencer) havaalanında bir sütunun
arkasına gizlenerek izler. Yusuf’un gelişinden sonra, kar, kente kattığı
güzelliğiyle birlikte düşürdüğü çiğ ışığını da beraberinde götürerek kalkar,
yerine puslu, tortulu ve tok ışığı gelir yağmurlu havaların.
Bununla birlikte “yolları” biraz daha açılır Mahmut’un; eski karısıyla
görüşür, annesinin rahatsızlanmasıyla, annesine ve ablasına biraz yakınlaşır,
hatta az kaldı para kazanmak için değil de sırf zevki için bir kare fotoğraf
çekmeyi dahi düşünecek ama üşenecektir.
‘Ben’in İnşaası
Hayatında kanıksamış olduğu o “sol kulak çınlaması”na benzer huzursuzluğu
tekrar görmesini sağlayacaktır Yusuf’un gelmesi, ama statüko, nereye yerleşmiş
olursa olsun kolay terketmeyecektir mekanını. Ancak tekrar Samsun sigarası
içebilmek de hiç yoktan iyidir elbette. Devletlerin aralarında yarattıkları
yapay uzaklıkların farkındayken, homojenliği ve sterilliği, kendimizle
dışarıya kalanlar arasına net bir mesafeyi koymayı, “ben”in inşası ve
kendi başına yapabiliyor olmanın değişmez şartı olarak görerek ayrıntıları
ve çeşitliliği ıskalamamızın sebebi olarak çoktan gözlerimizin yüzümüzün
tenhalarına çekilmiş olmasına gösterebiliriz belki, belki de karlı ve
güzel görüntümüze şöyle uzaktan bir kez daha bakıp, bunca zamandır kar
altında nelerin kaldığını merak etmek ve yavaş yavaş karları küremeye
başlamak iyi bir fikir olacaktır.
|