nbc home  

 

Radikal

KASABA'DAN KENTE İNDİK...
Murat Özer, Radikal Gazetesi, 24 Aralık 2002

Kasaba ve Mayıs Sıkıntısı filmleriyle kurduğu dünyasını Uzak'la kente taşıyan Nuri Bilge Ceylan, insan ruhunun derinliklerindeki 'karanlık taraf 'ın yarattığı tahribatı belgeliyor.

Nedenler ve sonuçlar arasında sıkışıp, durduğu yeri tanımlama sorununu yüreğinin derinliklerinde hisseden insanın varoluşa dair sezgisel tepkilerinin resmini çizmek, sinematografik doğrular ışığında çözülmesi en zor konulardan biridir. Yapmak istedikleriyle yaptıkları arasında derin uçurumlar olan, buna karşın yapmak istediklerinin peşinden gitmeyi ısrarla sürdüren, bir yandan da yaptıklarının kölesi olduğunun farkına varmayan bireyin sancılı serüveni, çoğu zaman 'okyanusta bir damla' olmanın ötesine taşımaz onu. Bu durumun doğal sonucu olarak da yitip gitmenin eşiğine getirir insan denen 'zavallı' yaratığı.

Kentte buluşan taşralılar

Kendi doğrularından ödün vermeden sinema yapmayı sürdüren Nuri Bilge Ceylan, Tarkovski'vari kısa filmi 'Koza'dan bu yana ilgiyle ve iştahla takip ettiğimiz genç yönetmenlerimizden. Üçüncü uzun metrajlı filmi 'Uzak'ta da geldiği noktayı inkâr etmeyen bir biçemle karşımıza çıkıyor Ceylan. Varoluşun bunaltısını sapına kadar yaşayan kahramanlarının gözünden dünyaya bakışını resmeden sinemacı, minimalist yaklaşımını bir kez daha sunuyor bizlere.

İki ana karakter çevresinde gelişiyor 'Uzak'ın öyküsü. Kentte yaşayan ve para kazanmak uğruna reklam fotoğrafçılığı yapan Mahmut (Muzaffer Özdemir), eski karısının (Zuhal Gencer Erkaya) ülkeyi terk etme kararı almasının getirdiği baskıyla birlikte kendini yalnızlığa hapsetmiş bir adamdır. Yaşadığı kasabadan kalkıp kente gelen Mahmut'un akrabası Yusuf (Mehmet Emin Toprak) ise gemilerde iş bulup yurtdışına çıkma hayalleri kuran bir gençtir. İkisinin aynı evde yaşadıkları kısa zaman dilimi, onların yaşamdan beklentilerini somutlarken, bir yandan da yaşamın onlar üzerinde kurduğu baskıyı resmeder ve gerçeklerle gerçek olmasını istediklerimiz arasındaki ayrımın temeline çeker bizleri...

'Kasaba' ve 'Mayıs Sıkıntısı'yla taşra atmosferine taşıdığı meselesini, bu kez kentte yineliyor Nuri Bilge Ceylan. Bunu bir üçleme olarak kabul etmek ve artık son noktanın konulduğunu söylemek, doğruluğu tartışılır bir yargı olabilir. Öte yandan meselesi değişmeyen bir yönetmenin, birçok filmde daha aynı mesele üzerinde gezineceğini düşünürsek, bu üçlemenin tüm bir filmografiye yayılacağı yargısına da varabiliriz.

Öyle ya da böyle, ama değiştsirilemeyecek ve tartışmaya açık olmayan bir gerçek var ki, o da 'Uzak'taki yalınlığın altında yatan insan ruhunun derinliklerindeki 'karanlık taraf'ın yarattığı tahribat...

Her kareyi hesaplayan senaryo

Her filmde olduğu gibi, hatta diğerlerinden bir adım daha ileri giden bir senaryo başarısı var 'Uzak'ta. Nuri Bilge Ceylan'ın adeta aritmetik doğrular üzerinden giderek kaleme aldığı senaryo, her karenin hesaplanmış, rastlantılara bırakılmamış olduğu duygusunu veriyor bizlere. Senaryo yazarlığı konusunda yalnızca Türkiye'de değil, bütün dünyada yaşanan sıkıntıyı aşabilmiş ender sanatçılardan biri olduğunu da kabul etmeliyiz genç yaratıcının.

Oyuncu yönetimi konusunda da bir yenilik göze çarpıyor Nuri Bilge Ceylan cephesinde. İlk kez profesyonel bir oyuncuyu, Zuhal Gencer Erkaya'yı kullanmayı seçiyor ve ondan da son derece derinlikli bir 'eski eş' kompozisyonu almayı başarıyor. Tabii bunun bir de handikapı yaşanıyor filmde; Muzaffer Özdemir'le Zuhal Gencer Erkaya arasında geçen sahne, özellikle Özdemir'in profesyonel bir oyuncu karşısında ezilip büzülmesine, giderek sahneden silinip gitmesine neden oluyor. Buradaki kan uyuşmazlığının kurbanı oluyor aktör.

Oyunculuk demişken, geçenlerde bir trafik kazası sonucunda ölüm denen 'uzak ülke'ye göç eden genç aktör Mehmet Emin Toprak üzerine de bir-iki şey söylemek gerek. Nuri Bilge Ceylan'la olan akrabalık bağları nedeniyle onun filmlerinde rol bulan Toprak, her geçen gün doğal yeteneğine çok şeyler katarak ilerleyen bir oyuncuydu. Ve finali yaptığı 'Uzak'la diğer karakterlerin fersah fersah ötesinde bir inandırıcılık duygusu yaşattı bizlere. Onun ezilip büzülen, içe çekilen, kapanan karakteri, bir yandan da uzaklara yelken açıp özgürlüğe koşma düşleriyle doluydu ve bu ikilemi birçok 'gerçekoyuncu'nun beceremediği kadar ustaca yansıtıyordu Mehmet Emin Toprak...